6 Eylül 2012 Perşembe

RAW Formatında çekimler yapmak , artıları , eksileri...


Raw Nedir?
 Raw İngilizce bir kelime olup ham, olmamış anlamındadır.
 RAW, dijital fotoğraf makinelerinin negatifi olarak tanımlanır. CCD veya CMOS üzerindeki ham veriyi, hiçbir görsel işleme tabi tutmadan belleğe almayı sağlarlar. Zira aksi belirtilmedikçe dijital kameralar bazı görsel işlemler yaparlar.


 Çekilen bir fotoğraf, JPEG olarak kaydedilmeden önce ona beyaz ayarı uygulanır, ardından keskinlik (sharpening) ayarı (makinede vardır, tarafımızdan belirlenen bir değerdir) uygulanır, benzer şekilde kontrast uygulanır ve son olarak, fotoğraf tanımlanan ölçüde kayıplı olarak sıkıştırılarak, belleğe saklanır. RAW ise, bunların hiçbirini yapmadan fotoğrafı ‘ham haliyle’ kaydeder ve bir RAW editör yazılımıyla, bu ayarları bilgisayar başında kendinizin yapmanızı sağlar. Bu bir anlamda ‘’dijital film banyosu'’ olarak düşünülmelidir.

 Her dijital fotoğraf makinesi RAW formatında kaydedemez. Yeni ve gelişmiş makineler bu işlemi yapabilmektedir. RAW formatı, kayıplı bir sıkıştırma olmadığından, disk ve dijital bellek üzerinde fazla yer tutar, kaydetmesi ve aktarması da fazla zaman alır. Ama ciddi fotoğraflar genellikle RAW formatıyla çekilir ki, üzerinde istenen ayarlamalar yapılabilsin.

 Kameralardaki algılayıcılar (CMOS, CCD) genelde 12 bit derinliğe sahip (Yani 4096 ton ayırt edebiliyorlar). Bu ham bilgi kameranın içindeki işlemci tarafından Bayer filtresiyle renkli JPG’e çevrildiğinde ne yazık ki 8 bit derinliğine düşürülüyor ve sıkıştırılıyor (Yani kanal başına 256 değişik ton).

 RAW ise algılayıcıdan gelen HAM verinin sıkıştırmasız olarak korunması anlamına geliyor. Böylece RAW dosyayı Photoshop veya benzer bir yazılımın RAW Converter seçeneğiyle açarken çok ince ayarlar yapabiliyorsunuz (beyaz ayarı, keskinlik vs.). Ayrıca buna bağlı olarak beyaz ayarını da sonradan istediğiniz gibi değiştirebiliyorsunuz. Kameranın çekim sırasındaki beyaz ayarı yanlış bile olsa bir şey fark etmiyor.

 Tabi RAW çalışmak biraz zahmetli. Akıl almaz bir şekilde her kameranın RAW formatı ayrı. Ayrıca RAW dosyalar hem JPG’lere göre çok büyük yer tutuyor hem de acil işlerde veya anı amaçlı kullanımda başınıza bela olabilir ama yine de olabildiğince RAW’da kalmakta yarar var.

Teknik bağlamda dijital fotoğraf makinelerinde çekilen tüm resimler ilk aşamada doğrudan RAW olarak CCD algılayıcılar tarafından alınmakta, ancak daha sonra makine içindeki RAW Dönüştürücüler tarafından eksik RGB piksel bilgileri tamamlanarak RGB JPEG veya RGB TIFF kaydedilmektedir. Fotoğraf makinesinin yapısına göre gerçekleşen bu dönüştürme işlemleri sırasında CCD sensor tarafından algılanan resimlerin gerçek orijinal bilgileri değişmekte, RGB piksel yapısında kayıplar oluşmakta ve neticesinde bazı önemli ayarlar için fotoğrafa tekrar müdahale etme şansı ortadan kalkmaktadır. Özet olarak, kullanılabilir RGB resimlerin oluşumu ve işlenmesi fotoğraf makinesi tarafından isteğimiz dışında gerçekleştirilmektedir.

 RAW format olarak çekilen fotoğraflar ise, henüz banyo işle­minden geçmemiş konvansiyonel negatif filmler gibi, hiçbir işleme tabi tutulmadan, CCD Algılayıcılar üzerine düşen görüntünün 1:1 tamamı, dönüştürme işlemi yapılmaksızın, hiçbir değişikliğe uğramadan, ham olarak en temiz, en saf, el değmemiş haliyle ve tüm detayları olduğu gibi muhafaza edilerek gerçek orijinal bilgileriyle doğrudan hafıza kartına kaydedilmiş olmaktadır.

RAW formatta çekilerek saklanan ham resimlerin orijinal görüntüsünde eksik kalan RGB piksel bilgileriyle birlikte tüm ayar ve düzenlemeler daha sonra Photoshop Camera RAW gibi özel programlar kullanılarak yüksek teknolojiye sahip bilgisayarların kalibreli büyük ekranlarında çok daha profesyonelce tamamlanmakta ve gerçek RGB fotoğraflara tümüyle kullanıcının kontrolünde ve kullanıcının istediği şekilde dönüştürme işlemi gerçekleştirilmektedir.

NEDEN RAW FOTOĞRAF KULLANILMALI

RAW formatta çekilen resimler üzerinde dijital fotoğraf makinesi tarafından hiçbir müdahale, düzeltme veya dönüştürme işlemi yapılmadığı için, bu fotoğraflar üzerinde maksimum kontrol sağlanarak; poz ayarı, beyaz dengesi, ton eğrisi ve ton derinliği, kontrastlık, renk doygunluğu, keskinlik, yumuşatma vs., tüm ayarlar istenildiği zaman ve kullanılacak medya ya da amaca göre yeniden tekrar tekrar yapılabilmektedir. RAW resimlerde ISO-ASA ile enstantane ve diyafram ayarları dışında hiçbir fonksiyonun fotoğraf üzerinde doğrudan etkisi bulunmaz ve bu ayarların dışında kalan tüm düzenlemeler Photoshop Camera Raw programında istenildiği gibi gerçekleştirilir.




Yüksek kalite 16 bit (65,536 gri seviye) RAW format resimlerde daha fazla detay, daha geniş ve daha yumuşak ton geçişleri ile daha zengin renk tonları ve daha fazla esneklik mevcuttur. RAW formatta sıkıştırma işlemi kullanılmadığı için, RGB piksellerde hiçbir kayıp meydana gelmez ve orijinal görüntü CCD algılayıcılar tarafından elde edilen tüm piksel bilgileri muhafaza edilerek kaydedilmiş olur. >> Düşük kalite 8 bit (256 gri seviye) JPEG formatlı resimler ise sıkıştırılarak kaydedildiği için piksellerde kayıplar meydana gelerek detaylar azalır, ton geçişleri bozulur, derinlik ve renk zenginliği kayba uğrar. Ayrıca JPEG resimlerde poz ve beyaz denge ayarlarının yeniden yapılması mümkün değildir. RAW resimlerin tüm kontrolü ve yeniden düzenlenmesi fotoğraf makinesi yerine kullanıcının elinde olduğu için, görüntünün orijinal hali bozulmadan herşeye müdahale etme şansı bulunmakta ve dönüştürme işlemi yapıldıktan sonra, istenilen her türlü formatta kayıt olanağı dakullanıcının tasar­rufunda bulunmaktadır.


Ne zaman ham, ne zaman JPEG çekmeliyim?

Eğer çektiğiniz fotoğrafın kalitesi çok önemli değilse: JPEG
Azami görüntü kalitesi önceliğinizse: Ham
Fotoğraflar üzerinde işleme yapacaksanız: Ham
Kartınızda yeterli yer yoksa ve fotoğrafı çekmeniz, kalitesinden daha önemliyse: JPEG
Fotoğraflarla oynamayı ve buna zaman ayırmayı gereksiz görüyorsanız: JPEG
Yüksek ISO kullanıyorsanız ve detay sizin için önemliyse: Ham
Yüksek ISO kullanıyorsanız ama pürüzsüz olsun, benim olsun diyorsanız: JPEG




Artıları ve eksileriyle ham dosyalar

+ JPEG’e göre daha yüksek görüntü kalitesi çünkü JPEG’in oluşturulabilmesi için bir kaynak dosyaya gereksinim vardır, bu da zaten ham dosyadır :)
 + Keskinleştirme, gürültü giderme gibi JPEG’in ihtiyaç duyduğu görüntü işleme adımlarına ihtiyaç duymaması.
 + JPEG dosyaları sıkıştırma içerirken, ham dosyalar makinenin kaydedebildiği tüm verilere sahiptir.
 + Daha çok görüntü değişkeni ile daha kolay bir şekilde oynayabilme esnekliği. Pozlama, doygunluk, tek tek renk kanalları gibi pek çok şey tek bir fare tıklaması ile halledilebilir.
 + Ham dosyaları JPEG gibi renk uzayına sahip olmak zorunda değildir, son ürün olacak fotoğrafta istediğiniz renk uzayını seçebilirsiniz.
 + Ham dosyları 12-14-bitlik yoğunluk bilgisine sahipken JPEG dosyları 8-bitlik yoğunluğa sahiptir ve bu sayede ham dosyaları gölge, parlak ve doygun bölgelerde daha fazla hassas veriye sahiptir.
 + Sadece kameradaki JPEG motorunun yetenekleri ile sınırlı kalmazsınız, istediğiniz şekilde işleyebilirsiniz.
 + Ham dosyalar üzerindeki ayarlamalar ile daha geniş aralıkta değişiklik yapabilirsiniz.
 - En büyük eksi hemen aklınıza geleceği üzere büyük dosya boyutları olacaktır. Fark makineden makineye değişebilmekte ama örnek olarak 24.5MP’lik Sony Alpha 900′ün JPEG dosyaları 6-13MB arasında değişirken, ham dosyaları 36MB civarında.
 - Büyük dosya boyutlarının etkisi ile hafıza kartlarına yazma daha uzun sürer ve tampon bellek daha çabuk dolacağı için sıralı çekimde ham çekerseniz toplam fotoğraf sayısı JPEG’e göre daha az olacaktır.
 - Standart eksikliği nedeniyle her marka farklı bir ham dosya formatına sahiptir, bu da yazılımlarla uyum konusunda sorunlara neden olmaktadarır.
 - Kullanıcıları da bir şekilde etkileyen yeni makine = yazılım güncelleştirme ihtiyacı.



 - JPEG’lere göre en azından kullanılabilirlik için farklı dosya tiplerine dönüştürme gereği.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder